1990 yılında Ankara’nın bir mahallesinde doğdum, sokaklarında oynadım. Yaz tatillerinde babamın doğup büyüdüğü Çorum’daki köyümüze giderdim. Orada babannemden türküler dinledim, arkadaşlarımla uçsuz bucaksız oyunlar oynadım, büyükbabamı seyrettim bahçelerde, bağlarda, damlarda, harman yerinde. Kadınların bir araya gelip tandırlarda pişirdiği ekmeklerin yanında dürüp ellerimize verdikleri bazlamalarla doydu karnımız.
Şehire dönüp sınavlara hazırlandım. Dereceler yaptım (!), sınıfta kaldım, atıldım, yeniden başladım. Yine sınavdan sınava koşarken bir sınavda durdum. Bir dereyi satın alıp, üzerine dolum tesisi yapıp, suyu petlere koyup satılmasının karlılığı soruluyordu, kurda kuşa birşey soran yoktu. Eğitim gördüğüm “medeniyet mühendisliği” de denen inşaat mühendisliği bölümünde öğretilmeye çalışılan şeylerle kendi doğamın çatışmasını yok sayamadığım an “Daha uyumlu nasıl yaşayabiliriz?” sorusuna doğru bir yola çıktım. Yolda çok güzel insanlarla tanışıp, birlikte üretme fırsatlarım oldu.Toprakla, suyla, ahşapla, karıldık. Yuvalar, ocaklar çıktı meydana. Bu sefer yeni bir soru daha düştü içime: ‘Evlerimiz, yediklerimiz, kullandığımız araçlar hepsi doğayla uyumlu ‘’Ekolojik’’olsa dahi birbirimizle nasıl anlaşacak, birlikte ahenkle yaşayabilecektik? Bu sorunun peşinde gönül sofralarına açıldı yolum. Nice canla hemhal olduk.Bir yandan atalık tohumlar taşıyıp, paylaşırken bir yandan sohbet meydanları açıp, oturduk.
İşte bu sıralar Tohum Okulu vesilesiyle Doğa Okulu’yla tanıştım ve arkasındaki kadim bağlarla. Sanki büyük babamın bahçesindeki tohumlara tekrar kavuştum ve birlikte ekip, hasat ettik. Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen mayayla karıldı hamurumuz. Kadim Anadulu kültürü ve doğasının gizlerine daldık. Ve şimdi de kurda, kuşa, aşa diyerek çok şey anlatan Anadolu’nun bereketi ve yaşam şenliğinin peşinde Yavaş Dükkan Ürün Ağı Sorumlusu olarak Doğa ailesinin bir parçasıyım.