Karakoç Deresi, Seferihisar Orhanlı köyünün sınırları içinde kalan ve doğallığını bu güne kadar kısmen korumuş olan bir akarsu sistemi. Dere, köyümüzün kuzeyinden güneyine doğru bir hat çizerek kızılçam ormanları, makilikler, meralar ve tarım alanlarının içinden geçiyor.
Derenin kıyıları büyük oranda hayıt, söğüt, kamış, zakkum, ılgın, çınar ve yer yer kavaklardan oluşan bitki örtüsü ile kaplı. Bu zengin bitki örtüsü içinde kara leylek, bülbül, arıkuşu ve yalıçapkını gibi kuş türlerimiz yaşıyor. Arıkuşlarına köyümüzde “vırık” adı veriliyor.
Önceki yıllarda deremizin kenarından çakıl çekilmiş ve derenin mukavemeti bozulmuş. Derenin suyu da doğal hızından daha fazla toprak aşınmasına ve arazi yapısının bozulmasına neden olmuş. Aşınan toprakla beraber hem su kaynaklarımız, hem derenin zengin bitki örtüsü ve canlı çeşitliliği, hem de dere kenarında tarlası olan köylümüz zarar görmüş. Bunun üzerine köyümüzdeki bazı tarla sahipleri söğüt, kamış, böğürtlen ve kavak gibi türleri kullanarak dere erozyonunu önlemek amacıyla bir dizi geleneksel ağaçlandırma tekniği geliştirmiş ve uygulamışlar.
Köyümüzde bu geleneksel ağaçlandırma tekniklerini en iyi bilenlerden Bilal Amca ile sohbet ederken Bilal Amca babasından duyduğu bir cümle söyledi. “Su çalıdan korkar” diyerek anlatmaya başladı. Suyun toprağı alıp götürmesini engelleyebilecek tek şey çalıymış. Toprağı korumak için kullanılan beton yapıların ve taşların alt kısımlarını su oyarak yine toprağı alırmış. Nitekim, Bilal Amca da arazisinin dere sınırlarına söğütler dikerek tarlasını korumuş.
Bilal Amca’dan dereyle ilgili öğrendiklerimizden sonra Orhanlı Köyü Derneği ve Seferihisar Doğa Okulu birlikteliğiyle bir proje hazırladık. Aslında bizim sayfalarca yazdığımız metinleri Bilal Amca’nın bir cümle sözü açıklıyordu: “Su çalıdan korkar, taştan korkmaz”.
Projemizin amacı deremizin kıyılarını yerel çalılarla bitkilendirip toprak kaybını önlemek, tarlalarımızı kurtarmak ve canlı çeşitliliğini korumak. Projemizin destekçileri köy muhtarlığımız, Seferihisar Belediyesi, arazi sahipleri ve köyümüzdeki gençler oldu. Projemizi Birleşmiş Milletler (GEF-SGP) Küçük Destek Programı’na sunduk ve buradan da projemize destek bulduk.
Köy muhtarlığımız, gençlerimiz ve konunun tarafı olan tarla sahipleri bir araya gelerek oldukça yoğun ve bir o kadar da eğlenceli bir faaliyet programı hazırladık ve işe koyulduk. İşe gönüllü olarak çalışacak proje ekibimizi oluşturmakla başladık. Ekibimiz, özellikle köyümüzün gençlerinden oluştu.
Deremizin tamamını bir anda eski haline getiremeyeceğimiz için köy muhtarlığımız ile beş pilot alan belirledik ve buralarda çalışmaya başladık. Projemizin bitki uzmanı Süleyman Selçuk Ener’in raporu doğrultusunda mümkün mertebe deremizin kendi ekosistemi içindeki yerel çalıların çeliklerini köklendirdik ve bu beş pilot alana diktik. Ayrıca çelikle üretimi zorlaştıran kış şartlarının ağırlaştığı dönemlerde Seferihisar ve Menderes ilçelerinden temin ettiğimiz köklü zakkum fidanlarını da deremize diktik. Bu dikim işlemleri imeceyle köyün gençleri tarafından yapıldı.
Yapılan çalışmaları başından sonuna kadar görüntüleyerek projeyi anlatan bir kısa film çektik. Ayrıca posterler hazırlayarak köyümüzdeki altı kahveye, okul sınıflarına, dükkanlara ve diğer köylere astık. Son olarak köyümüzün gençleri ile birlikte İzmir Gediz Delta’sına gittik ve bir doğal alanın nasıl koruduğunu anlamaya çalıştık.
Pilot alanlara diktiğimiz fidanlar bu sene itibarıyla deredeki ilk kışlarını tamamladı. Bu beş pilot alandaki uygulamalardan ve tecrübelerden sonra derenin tamamının bitkilendirilmesi için projenin ikinci ayağına geçeceğiz. Yine Birleşmiş Milletler (GEF-SGP) Küçük Destek Programı tarafından desteklenen bu safhada bir dere ekosistemi bitki üretim istasyonu kuracağız. Bu istasyona kısaca “Bitki Pınarı” diyoruz. Burada üreteceğimiz fidanları köyümüzde ve civar köylerde toprak kaybı sorunu yaşayan yerlere ücretsiz olarak vereceğiz. Umarız böylece bütün derelerimiz peyderpey onarılmış olacak.
Fotoğraf: Arı kuşu, Orhanlı Köyü’ndeki ismiyle ”Vırık” © Ömer Sözer
Henüz hiç yorum yapılmamış