Şu zamana kadar kapalı kapılar ardında, katıldığımız çeşitli konferanslarda, üyesi olduğumuz doğa için çalışan derneklerde, büyük toplantı masalarında hep bunu tartıştık. Doğanın korunması için doğa korumacılar (!) olarak neler yapabiliriz? Aslında Anadolu’yu gezdikçe o size gerekli ipuçlarını veriyor. Anadolu köylerinin gizli köşelerinde kalmış, doğayla uyumlu yaşamları ve kadim üretim yöntemleriyle doğanın korunması için çalışan, doğanın asıl destekçisi olan üreticiler.
Kadim üretim havzaları ve bu havzalarda üretimi devam eden ürünlerin geleceği Anadolu insanının elinde. Bu üretimler devam ettikçe bölge doğası da var olan durumunu sürdürebiliyor. Atadan kalma tohumlarla, bölgenin doğasıyla uyumlu tarım yöntemlerinin yanında, denizdeki canlı çeşitliliğini destekleyen balıkçılık faaliyetleri ve doğadan ilham almış sanatlar kadim üretim yöntemlerinin içeriğini oluşturuyor. 2016 yılında Bozburun’un bir köyünde Anadolu insanı hala doğanın canını acıtmadan üretmeye devam ediyor. Vadinin ortasında kurdukları bir kapıyla, vadiyi ikiye bölüyor, bir tarafına ürünlerini karışık olarak ekerken, diğer tarafa otlatmak için hayvanlarını bırakıyor. Modern zamanın (!) konvansiyonel üretim alanlarında olduğu gibi tek tip ekim yerine karışık ekimi tercih etmeleri, alandaki canlı çeşitliliğinin varlığını sürdürmesine olanak veriyor. Bölge insanları, tarım ve hayvancılığı günümüz bakış açısının aksine birbirinden ayırmayıp bir bütün olarak görüyor. Dışarıdan herhangi bir tohum kabul etmeyen bu tarım alanlarında sulama ihtiyaçlarını, kadim zamanlardan bu yana kullandıkları kuyulardan ve sarnıçlardan sağlıyorlar.
Üretimlerinin bu şekli insanların aralarındaki ilişkilere de yansımış. Birbirlerine daima dokunarak sürdürdükleri yaşam biçimlerinde, işlerini imece usulüyle devam ettirebiliyorlar. Birinin derdi, diğerinin de derdi oluyor. Doğada olduğu gibi.
Diğer tarafta, yirmi birinci yüzyılın ortasında İzmir’in göbeğinde 2 bin 600 yıldır hala aynı yöntemle zeytinyağı üretiliyor. Seferihisar’ın Orhanlı Köyü’nde, meralarında altında keçilerin otlatıldığı, herhangi bir sulama yönteminin kullanılmadığı, solucanların ve böceklerin öldürülmediği, dolayısıyla kuşların ve diğer komşularımızın yaşamına devam edebildiği alanlar bulunuyor. Gübrelemeyi burada keçiler sağlarken, herhangi bir iş makinesi de toprağı sürüp, kalbini kırmıyor. Kadim üretim yöntemleriyle insanlar doğayla uyumlu bir üretim süreci içerisinde hayatlarını sürdürüp, gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılarken biyolojik çeşitliliğin korunmasına da katkıda bulunuyorlar.
Doğa Okulu’nun uygulama ayaklarından biri olan Yavaş Dükkan, hala hakkaniyetle üretilmeye devam eden ürünleri yaşatmanın peşinde. Kadim üretim yöntemlerinin peşinde olan Yavaş Dükkan’ın özü, günümüz tarım anlayışının, ekosistem içerisinde yaşayan ve yetişen canlıları görmezden gelen ve onları yok etmekten hiç çekinmeyen üretim yöntemleri yerine, Anadolu insanının samimi üretimine dayanıyor. Yavaş Dükkan, kadim üretim yöntemlerinin devam edebilmesi için üretenlerle, bu ürünlere ihtiyacı olanları buluşturarak Yavaş Dükkan ailesine dahil ediyor.
Yavaş Dükkan’da aldığınız her bir ürünle bize destek olmanın yanında, çok daha büyük bir değere dokunuyorsunuz. Yediğiniz zeytinyağı, bir çok kuşa, böceğe, suya ve toprağa can oluyor. Tüketmenizi değil, kullanırken üretmenizi sağlıyor. Geçmiş ve geleceği birbirine bağlayarak.
Haydi kullanırken üretmeye!
Burçin Feran
Henüz hiç yorum yapılmamış