Özcan Yüksek, 15-16-17 Ağustos’ta gerçekleşecek editörlük ve yazarlık yamaklık kursumuzu anlattı.
Birinci gün…
Başlangıçlar başlangıç gibi olmalı. Yani heyecanlı, keşif dolu, merak yüklü, şaşırtıcı… Kendi başlangıcımızla tanışmak da öyle olacak. Kendi başlangıcımız mı dedik? Evet öyle?
Sorular sorarak birbirine sokulan insanlar gibi, el yordamıyla başlangıcımızı arayacağız. Bir ocağın etrafında, ellerinde kendi ellerinden başka bir aracı olmayan insanları düşüneceğiz, ilk sözleri tahmin etmeye çalışacağız. Kim doğrusunu bilebilir ki?
Yaşıyoruz ki yazıyorum, yaşıyoruz ki konuşuyoruz, ama çoğu zaman, yazarken öldürüyoruz, yaşamıyoruz. Yazı yazmanın asıl inceliklerini ilk gün konuşacağız. İnsani yazmanın incelikleri. Sözcükleri seçmenin, rakamları yazmanın, cümleleri uzatmanın, kısaltmanın incelikleri. Kurgusal yazı veya kurgusal olmayan yazı. Bugün dahi hala başlangıcı yaşayan insan toplulukları var, belki onların bir filmini izleyeceğiz, belki bir kaç fotoğraflarını.
Özcan Yüksek, iyi yazmanın sırlarını birlikte aralarken, çok yakındaki ya da çok uzaktaki bir şeyleri tarif etmenizi isteyecek belki? Bu bir kurs mu oyun mu? Tabii ki ikisi de.
İkinci gün…
Söz başlangıçsa yazı da bitiş midir, demek gerekli? Belki öyle. Belki hem öyle hem değil. Keşif ikinci gün de devam ediyor. Etrafımızdaki her şey, yediklerimiz, içtiklerimiz dahil her şey sözün konusu olabilir? Sıradanlıkta muazzamlık vardır.
Ne oldu da, tarihin bir zamanında… Tarih mi dedik? Evet tarihin bir zamanında yazıyı keşfetti insan. Yazının tarihinin, tarihle ilişkisi, hatta nehirle ilişkisi, köyle, kentle ilişkisi, okulla ilişkisi, doğayla, doğanın korunması ve yıkılmasıyla ilişkisi, o kadar çok ilişkisi var ki?
Masallar, masallar da önemli. Belki Özcan bir masal anlatacak ve Binbir Gece Masalları ile kağıdın tarihi arasındaki ilişkiden söz edecek. Belki daha iyi masal anlatıcıları çıkacak aramızdan.
İkinci günün konusu, az masal, daha çok uygarlık, tarih, ticaret, muhasebe, tabelalar, reklamlar, haberler, krallar, diktatörler. Yazıyla mı ilgili tüm bunlar? Öyle olmalı. Gazeteler, dergiler, televizyonlar, basın bültenleri, sloganlar… Evet sloganlar.
Üçüncü gün…
Neyin peşindeyiz? Sözün ve yazının? İnsanın kendi özünde, sözün ve yazının özünü arıyoruz. Bu bir keşif mi, ders mi, kurs mu? Hepsi de? Sözü kim dizginleyebilir ki? Söz uçar. Uçar. Mısırlar pişerken kazanda, mısırlar bölüşülürken, sözü bölüşeceğiz. Sosyal medyayı konuşacağız.
Herkes hoşuna giden bir iki kitap getirsin isterse. Hoşuna giden bir yazardan söz etsin. Bir yazı veya. Cümleler üzerine cümle kuracağız, sözcükler üzerine. Zaten kursumuzun en tuhaf yanı da bu olsa gerek.
Editörlük ve yazarlık yamaklık kursu ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Henüz hiç yorum yapılmamış