Özgür Keçiler

Blog   Etiketler:

Qoat-in-Sidiqin-010
Günümüzde küçük aile işletmelerinin yerini şirketlerin yaptığı kapalı alan besi hayvancılığı alıyor. Buna paralel olarak, hayvanların meralarda özgürce beslenmesinin yerine, konvansiyonel tarım alanlarında üretilen yemlik ürünlerin kullanımı geçiyor. Böylelikle köylerde küçük aile işletmeleri şeklinde devam eden geleneksel hayvancılığın yerini, hem doğadaki diğer canlılara hem de insan sağlığına zararları olabilecek entegre hayvan üretim çiftlikleri almaya başlıyor.

Köylerde devam eden geleneksel hayvan yetiştiriciliğinin biyoçeşitlilik, insan sağlığı ve ekonomiye etkileri oldukça büyük. Geleneksel hayvan yetiştiriciliği, belki de günün koşullarına en uygun alternatif kırsal kalkınma modellerinden biri.

Geleneksel hayvancılık ve biyoçeşitlilik

Geleneksel hayvan yetiştiriciliğinde meralarda otlayan hayvanların, özellikle de küçükbaş hayvanların biyoçeşitliliği arttırıcı bir özelliği var. Otlayan hayvanlar, yoğun ot ve çalı baskısını ortadan kaldırarak farklı canlılar için uygun geçiş zonları oluşturuyor. Ormanlık ve makilik alanların otlatma yapılan belli bölgelerinde oluşan çeşitli habitatlarda üreyip beslenebilen çok sayıda farklı canlı türü var. Otlatmayla birlikte bitki örtüsü farklılıkları ortaya çıkıyor ve buna bağlı olarak canlı çeşitliliğe de artıyor.

Otlatma olmaması durumunda ormanlık ve makilik alanlar aslında kendi doğasından uzaklaşıyor. Çünkü günümüzdeki küçükbaş hayvanların yaptığı otlamayı yüzlerce yıl önce geyikler, yaban keçileri ve diğer otçul memeliler yapıyordu. Şimdi ise bu görevi keçiler ve koyunlar sürdürüyor. Ormanlık ve makilik alanlarda özgürce dolaşıp otlayan küçükbaş hayvanlar olmayınca bu alanlar daha sıkı iç içe geçiyor ve tekdüze bir yapıya bürünüyor. Bu sebeple, bu alanlar sadece tek bir habitatı tercih eden yaban hayatının yaşam alanları oluyor. Bu tekil habitat yapısının dışındaki yaban hayatı ise kendine başka yaşama alanları bulamıyor ve günden güne sayıları azalıyor. Yani bazı belli türler sayı olarak artış gösterirken, canlı türü çeşitliliği azalıyor. Örneğin, otlatmanın olmadığı makilik bir alanda domuzlar artarken, keklikler ve tavşanlar azalıyor. Bu durum, hem hayvanlar, hem de bitkiler için geçerli.

Ormanlardaki yangın riskine karşı da otlatmanın devamlılığı önemli. Ormanlık ve makilik alanlardaki kurumuş olan otlar yangınların hızlı bir şekilde ilerlemesine sebep oluyor. Otlatma, hayvanların beslenmesi ve gezinme sırasında otları kırması sonucunda yangın riskini azaltıyor. Ayrıca gezinme sırasında oluşan küçük patikalar da yangının hızını durdurucu bir etkiye sahip.

Geleneksel otlatma ve zeytincilik

Ege’de üretilen tarımsal ürünlerin ilk sıralarında zeytin ve zeytinyağı yer alıyor. Bölgede zeytin ağacının anacına delice (Olea sylvestris) deniyor. Deliceler daha çok makilik ve taşlık alanlarda noktasal iklime bağlı olarak çimleniyor. Delice, çıktığı yerin iklimsel, toprak ve topografik yapısına bağlı olarak 8-10 yıl arasında aşılanma boyutuna geliyor. Aşılanma uzunluğunun belirlenmesi zeytinlik alanlarda beslenen keçilere bağlı. Çünkü zeytinlikler Ege’de aynı zamanda mera olarak kullanılıyor. Zeytin hasatı bittikten sonra zeytinliklerde keçiler özgür bir şekilde besleniyor ve süt ve zeytinyağı olmak üzere aynı tarım alanından iki ürün hasat ediliyor. Keçilerin beslenmesi sırasında tek yıllık otsu bitkiler ile çok yıllık çalı formundaki bitkiler ezilip kırılıyor. Bu sebeple toprağı sürmeye veya herhangi bir herbisit (ot ilacı) kullanmaya gerek kalmıyor, bu da maliyetini çok düşürüyor. Keçiler zeytinliklerde otlamadığı takdirde, yoğun ot baskısı nedeniyle hasat zorlaşıyor, uzun vadede ise zeytinlikler makiye dönüşüyor. Keçiler aynı zamanda dışkılarıyla toprağı gübreliyor ve besliyor. Otlatma ormanlık alanlarda olduğu gibi zeytinliklerde de yangın çıkması halinde ateşin hızlı bir şekilde ilerlemesini önlüyor. Otlatmayla birlikte yürütülen zeytincilikte çok kaliteli zeytinyağı ve süt aynı anda üretilebiliyor.

İnsan sağlığı ve özgür keçiler

Kapalı alan besi hayvancılığında hayvanlar otlatma olmadan özel yemler ve ilaçlarla yetiştiriliyor. Bu üretimde kullanılan yemlerin içeriği değişmekle birlikte, GDO’lu ürünlerin artık Türkiye’deki hayvan yemlerindede kullanılabilir olması insan sağlığı açısından son derece sıkıntılı bir durum. Ayrıca bu tür entegre üretim yapılan tesislerde yerli hayvan çeşitleri yerine zaanen keçisi gibi ıslah çeşitleri kullanılıyor. Bu hayvanların et ve süt verimi oldukça yüksek görünse de girdi maliyeti oldukça fazla. Çünkü bu hayvanlar hastalıklara ve Türkiye’nin iklim şartlarına karşı yerli ırklara göre daha dayanıksız. Bu sebeple bu hayvanlar belli ilaçlarla korunmakta, bazı beslenme mineralleri ve elementleriyle desteklenmekte.

Meralarda özgürce dolaşan hayvanlarsa tamamen doğadan besleniyor. Kekiklerle ve daha birçok farklı aroma ve kokulara sahip otlarla beslenen bu hayvanların sütlerinin ve etlerinin kalitesi doğal olarak çok daha üst seviye oluyor.

Geleneksel hayvancılık ve kırsal ekonomi

Ancak şu anda yukarıda bahsedilen iki ürünün de fiyatları ve kullanım şekilleri arasında hiçbir fark yok. Doğada özgürce dolaşan özgür keçi ve koyunlarla, besi hayvanlarının ürünleri, sanki aralarında hiçbir fark yokmuş gibi aynı fiyattan alınıp aynı kazanlara konularak işleniyor. Bu iki bambaşka bakış açısıyla üretilen sütlerin fiyatlarının ve işlenme şekillerinin aynı olması birim maliyeti daha yüksek olan küçük yerel işletmelerin belini büküyor. Zaten son 10 yılda büyüyen bu rekabeti kaybeden küçük üretici hayvancılığı büyük ölçüde bırakmaya başladı. Bunun sonucunda köyler yavaş yavaş boşaldı ve köylüler üretici olmaktan uzaklaşarak tüketim toplumu arasına karıştı.

Diğer yandan, sağlığını ve doğadaki diğer canlıların yaşamını düşünen birçok tüketici de alternatif ürünlerin arayışı içerisinde. Oluşan bu talebi karşılamak ise doğal ve geleneksel üretim teknikleriyle üretilen ürünleri sağlamakla mümkün. Bu üretim tekniklerinin azalmakla birlikte sadece kırsal alanlarda kalmış olduğu düşünüldüğünde, üretici ve tüketici doğru bir şekilde buluşturulduğunda her iki sorunu birden çözebilmek mümkün olabilir.

Örneğin, kurulması düşünülen veya halihazırda çalışır durumda olan süt işleme tesislerinde bu iki ürünün birbirine karıştırmadan işlenmesi sağlanabilir. Özgürce meralarda otlayan keçilerin ve koyunların sütleri farklı değerlendirilebilir. Ardından yapılacak iletişim çalışmalarıyla da bu ürünler sağlıklı ürün tüketmek isteyen insanlara gerçek değerinden ulaştırılabilir. Bunun yanında, Ege gibi geleneksel hayvancılık ve zeytinciliğin aynı alanda birlikte sürdürüldüğü coğrafyalarda süt ürünleri ve zeytinyağı eş ürünler olarak pazarlanabilir.

Özgürce dolaşıp beslenen keçi ve koyunların sütleri hak ettikleri değerden satılması durumunda hem köylü, hem tüketici hem de doğadaki diğer canlılar fayda görecek. Köylüler üretmeye devam edecek. Çocuklarımız, daha sağlıklı sütler içebilecek. Bukalemunlar geleneksel zeytinliklerde dolaşacak ve orkideler otlatma sayesinde korunan meralardaki varlıklarını sürdürebilecek.

Doğaya ve insana bu kadar saygılı olan ürünlerin gerçek değerini bir an önce anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Böyle olursa, sağlıklı bir süt veya süt mamulü tüketmenin yanında köylerimizin kültürünü ve doğayı da hep birlikte yaşatmış olacağız.

Süleyman Selçuk Ener

Henüz hiç yorum yapılmamış

Yorum yap

Change this in Theme Options
Change this in Theme Options