Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar ve arkeolojik kazılara bakıldığında tarımın ilk yapılmaya başlandığı yerlerden biri Anadolu. Bu topraklarda yaşayan son köyler binlerce yıllık Anadolu tarım kültürünü günümüze taşımakta. Üzeri zamanla kapanmış bu tarım kültürünün altında eşsiz bir çeşitlilikte üretim teknikleri yatıyor. Bu teknikler doğa ile birlikte üretme anlayışına dayanıyor.
Anadolu ve dünyanın farklı yerlerinde kadim toplumlar tarafından yapılan bu tarım sadece insan için değil, doğadaki tüm canlıların haklarını gözeterek yapılıyor. “Kurda, kuşa, aşa” sözü Anadolu’daki bu tarım kültürünü en iyi şekilde özetliyor. Doğa Okulu’nda bu köklü tarım kültürünü yaşatmaya çalışıyoruz ve bugünün hızlı tarımından farklarının anlaşılabilmesi için “yavaş tarım” olarak nitelendiriyoruz.
Yavaş Tarım için bu güne kadar somut kriterler tasarlanmamış. Genel anlamıyla tüm ürünlerin organik gıda standartlarına uyması gerekiyor. Fakat Yavaş Tarım bu standartlardan daha fazlasını içeriyor.
Bu güne kadar “yavaş” kabul edilen bazı ürünleri incelendiğimizdeYavaş Tarım ilkelerini dört ana kategori içinde toplayabileceğimizi gördük. Birinci kategori, arazi kullanımı ve o araziye uygun ekim teknikleri. Kadim üretim havzaları, yani doğal ekosistemin büyük miktarda değişime uğramadığı ve tarımını kadim yöntemlerle yapıldığı yerler Yavaş Tarım’ın ana mecrası olarak kabul edilebilir. Harici tarımsal girdiler, örneğin suni gübre, diğer kimyasal maddeler, büyük barajlardan su taşınması, ağır makinelerin kullanımı, bütünüyle bu kategorinin dışında kalıyor.
İkinci kategori ise biyolojik çeşitlilik. Yavaş Tarım alanları bir üretim havzası olmanın yanı sıra aynı zamanda zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olmalı. Bu alanlarda tarım yapılmadan evvel yaşayan canlı türleri üretim faaliyetinden zarar değil, fayda görmeli.
Üçüncü kategori, hasat etme ve işleme metotlarından oluşuyor. Üretilen ürünler, gerek üretici ve tüketicinin sağlığına, gerekse o bölgede ki zengin biyoçeşitliliğezarar vermeyecek şekilde işlenmeli. Yavaş Tarım yaparken esas olan ürünleri mümkün mertebe makine kullanmadan elle hasat etmek ve işlemek.
Son kategori, üretimin insan yönünü kapsıyor. Üreticilerin refahı ve yaşam kalitesi ile bilginin kuşaklararasındataşınması bu kategorinin önemli ayakları. Ne var ki bu güne kadar Yavaş Tarım kriterleri konusunda tüm paydaşları içeren bir çalışma yapılmadı. Seferihisar Doğa Okulu, Yavaş Tarım ilke ve kriterlerini incelemeye ve bu konuda diğer paydaşlar ile temas kurmaya devam ediyor.
Maalesef günümüzde yapılan tarımsal uygulamalar Yavaş Tarım’ın tersine doğayı ve doğada yaşayan canlıları mücadele edilmesi ve savaşılması gereken şeyler olarak kabul ediyor.Seferihisar Doğa Okulu’nun bulunduğu Orhanlı Vadisi’nde de Anadolu tarım kültürü zamanla bu değişimden etkilenmiş ve zarara uğramış. Bunun en büyük sebebi de üreticinin rekabet ve ekonomik sıkıntı içine düşmesi. Doğal yollarla ürettiğimiz ürünlerin değerine satılamaması sonucu vadimizdeki insanlar da bu yeni sisteme dâhil olmaya başlamışlar. Fakat şanslıyız ki hala doğal yollarla tarım yapmayı bilen ve bu tarım yöntemlerini uygulayan insanlar yaşıyor. Okulumuzun da asıl koridorları ve sınıfları bu uygulamaların devam ettiği tarlalar ve öğretmenleri Anadolu tarım kültürünü sürdüren insanlar.
Yavaş Tarım, Seferihisar Doğa Okulu’nun en uzun soluklu ve kapsamlı çalışmalarından biri. Uzun yıllar sürecek bu çalışmayla parçalar halinde ve dağınık bir şekilde yaptığımız doğal tarım uygulamalarını bütün ürünler için geçerli olacak şekilde kendi içinde küçük ve kapalı bir havza tüm Orhanlı Vadisi’nde uygulamayı amaçlamaktayız.
Bu amacımız doğrultusunda vadideki üretim alanlarına bağlı olarak her bir ürün için ayrı bir üretim ve pazarlama stratejisi geliştirmeyi planlıyoruz. İlk çalışmaya başladığımız ürün zeytin ve zeytinyağı oldu. Çünkü vadimizde zeytin bizim ortak paydamız ve yüz ölçümü olarak en yoğun üretilen ürünümüz. Doğal yollarla yetiştirilen zeytin yine doğal ve geleneksel bir yöntem olan taşbaskı ile sıkılıyor. Orhanlı Taşbaskı Zeytinyağı’nın bir yavaş tarım ürünü olarak değerinde satılmasıyla üreticiler doğal yollarla üretim yapmaya devam edebilecek. Zeytinden sonra çalışmayı planladığımız ürünler ise açık alan hayvancılığı ve üzüm.
Bugün vadimizde konvansiyonel olarak üretilen bazı ürünlerde pestisit ve inorganik gübre kullanımı mevcut. Her ne kadar tüm vadinin birden organik ve yavaş tarıma geçmesi mümkün değilse de, kısa vadede konvansiyonel tarım yapılan yerlerde gereksiz ilaç kalıntılarını azaltmanın mümkün olduğunu düşünüyoruz.
Zamanla diğer ürünler için de uygulayacağımız bu yöntemle uzun vadede vadimizi tümüyle organik ve yavaş tarım havzası haline getirmeyi umut ediyoruz. Elbette bu çalışmanın kısa sürede ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesi mümkün değil. Üreticinin bu fikre inanması, destek vermesi ve yavaş tarım ürünleri için yeni bir pazara sahip olması şart. Bu geçişin tamamlanmasının yaklaşık on yıl kadar süreceğini düşünüyoruz. Çalışma için Seferihisar Belediyesi ile ortaklık halinde çalışıyoruz.
Havzanın tamamında organik ve yavaş uygulamalarının yapılmasıyla birlikte Orhanlı Vadisi’nin bir örnek olmasını hayal ediyoruz. Umarız vadimizden yayılan tohumlar diğer vadilerle birleşir ve tüm benzer çalışmalarla bir arada yeniden Anadolu topraklarına dağılır.
Süleyman Selçuk Ener
Güven Eken
2014, Seferihisar Doğa Okulu
Harika işler yapıyorsunuz,. Bir süredir belgeselini yapmak için slow-food la ilgileniyordum ve sizi buldum:)
MAGMA dergisini sürekli alıyordum ama ilk defa sizin dükkanı gördüm,vuruldum:) Alışveriş yapmak artık allahın emri, reklamınızı yapmaksa cabası. Umarım bir nebze de olsa katkım olur.Sevgiyle ve yavaş kalın.
Tebrik ediyorum. Kutluyorum. Cumaovası Çatalca ‘ da yaşıyorum. Evimizin önünde bir ” Zeytin Çevirme ” taşı var. Ataöarımızın yaptığı gibi doğal zeytin yağı. Bizde tereyağına ” Sade Yağ ” denir. Ne kadar güzel ve iddasız. Ne kadar özlemişiz kakışmamayı. Kolay gelsin. İyi günler.