Güneşten yağmur damlasına, karatavuktan toprağa. Piynar çalılarının yamaçlarında, keçilerin dudaklarından dökülen bir sözcüktür zeytin.
Güz yağmurları, derisi pütür pütür olmuş aç toprağın imecesine omuz verince başlar her şey. Damlalar, iki aşığın birbirine uzanan elleridir. Su, küçük damarcıklardan akar, yeşili yeşil; karası kara zeytinlerin vücudunda duralar.
Toy zeytin, beşiğinin içinde sallandıkça büyür. Yağmurun zeytine söylediği bir ninnidir kavuşmaları. Olgunlaşan zeytinler bir başka ananın bağrına yaslar başını dalından kopup: Toprağa. Ege’de “zeytin elleme” zamanı artık gelmiştir.
Vadinin güneye bakan yamaçlarında bir heyecan başlamıştır şimdi. Genç, yaşlı hatta çocuk; bütün aile çağların biriktirdiği bir mirası elden ele dolaştırır o vakit. Toplanan zeytinler, güneşin, yağmurun, karatavuğun, keçinin, piynar çalısının, toprağın ve insanın; sevginin masalıdır. Bu yüzden Anadolu’da zeytine “ölmez ağacı” denir.
Zeytinyağı, zeytinin alın teridir.
Ölmez ağacının masalına kulak vermek için 27-29 Kasım’da Zeytinyağı Okulu’nda buluşuyoruz.
Fotoğraf: © Tijen Burultay
Bu ülkenin güzelim zeytinleri nereye gidiyor merak ediyorum, marketlerde adam akıllı zeytin yok!